Yaşımız 30'a doğru ilerledikçe ben ve eşim günden güne mutsuz oluyorduk. Sanırım artık bu şehir bizi mutsuz ediyordu. Maddi sıkıntımız yoktu belki ama manevi sıkıntılarımız başlamıştı.
İş stresi ve şehrin kalabalığı bizi mutsuz etmeye yetiyordu. En sevdiğim yemekleri koysalar önüme, en sevdiğim arkadaşımla muhabbet etsemde nafile. Çünkü bulunduğum şehir gerçekten bana göre değildi. Sevdiklerim gözümün önündeyken bile kendimi yalnız ve gurbette gibi hissediyordum.
Bir akşam önüme Türkiye haritasını koydum ve gözlerimi kapattım. Parmağımı haritada rastgele bir yere koydum. Ya çok uzak şehirler denk geldi yada iş potansiyeli düşük gelişmemiş şehirler..
Karar veremiyordum her akşam eşimle aynı konuyu konuşuyor istişareler ediyorduk. Ama sabah 06:30'da yine kalkıp işe gidiyor, akşam 16:30'da servise binip eve geliyordum.
Herşey o kadar anlamsız ve boş geliyordu ki, kendimi bir ağaç gibi İstanbul'a kök salmış hissediyordum. Artık bu şehirden, köprülerden, kalabalıktan kurtulmam gerekiyordu. Bir o kadar da gideceğim yerin İstanbul'a yakın olması gerekiyordu, çünkü tüm sevdiklerim arkamda kalacaktı.
Nihayet nereye taşınacağımı buldum! Şimdiki işimden hiç tereddüt etmeden istifa ettim. Sakarya'nın bir köyünde kiralık ev aramaya başladım, aylar geçti ama bulamadım yine de pes etmedik. Ve sonunda bulduk. Evi 3 gün içinde İstanbul'dan Sakaryaya taşıdık.
İyi mi yaptım kötü mü yaptım derken, burda insanlarla tanışmaya başladım. Çalmayan kapımız sürekli çalmaya başladı. Bir komşumuz börek getirirken diğer komşumuz tatlı getirdi. Burda eski adetler hala geçerliydi, buda eşimle benim hoşuma gidiyordu. Sonra iyi yapmışız dedik buraya taşınmakla. İş konusunda sıkıntılar yaşasamda, Allah hiçbir zaman rızkımızı kesmedi. Çok şükür kök saldığımız İstanbul'dan köklerimizi geride bırakarak kurtulmuştuk.
Şimdi müstakil evimizin bahçesinde çocukluk hayalim olan civcivler tavuklar besliyorum. Doğayla iç içeyiz, çiçekler bakıyor, yazın domates, salatalık, biber ekiyoruz. Dört mevsimi doya doya yaşıyoruz. Komşumuzun köpeklerini seviyorum. Sürekli onlara gidip geliyorum. Ben burda hiç görmediğim insanlığı, sevgiyi gördüm. İşte bu yüzden bu cümlemi sona bıraktım.
Bazı zamanlar zor durumda kaldık, bunu komşum hissederdi herhalde bilmiyorum.. Eve gelirken 2 büyük ekmek alırdı, birini bize alırdı diğerini kendine..
Çocukluğum, gençliğim, iş hayatım, kariyerim hepsi senin olsun İstanbul. Ben böyle çok mutluyum.
Burda namaz kılmayada başladım ve artık çorabımı giyerken bile mutlu oluyorum. Çünkü benim ikinci temiz bir çorabım olmak zorunda değil. Bunu yeni öğrendim.
Çok şükür.
0 Yorumlar